Hapishanede yazmak, yalıtıldığın dünyayla iletişime geçmenin bir zeminine dönüşür. Küçük bir koğuşta veyahut daracık bir hücrede ranzanın sağladığı “konfora” dayanarak ve sadece kalemin kâğıtla bilindik bilinmedik sınırları aşıyor, bir dünya yaratıyorsun.
Büyüdük, yolum yine 90’lı yıllarla kesişti. Bu sefer çocukluktan kalma yüzlerce benzer hikâyeye avukat olarak temas ettim. Biz henüz çocukken şehirlerde, köylerde, üniversitelerde 18-20 yaşında tutuklananlar 50’li yaşlarına varmıştı.
Tüm haritalarda püsküllü bir intihar hançeriydi vatanın. Ona yüzyıllar kazandırmak adına çıkmıştın yola. Görüyorum kalbim, ömrünü yatırdığın bu uğurda, otuz yıllık kayıp bir masal kaldı avuçlarında. Yüzyılların şekillendirdiği bir otuz yıl.
Köy yakmalar, faili meçhuller, işkence tezgâhlarında insan katletmeler ve DGM’lerde tutuklananlar… PolitikArt'ın Şubat sayısında sözü, 30 yılı elinden alınan tutsaklara bırakıyoruz.