Günümüzde tarih, bir anlamda atalaştırma ve tanrılaştırmanın imalat sanatı olarak işlenir. Çünkü egemenlerin yazdığı tarih, sınıf temelli kadının düşürülmesi üzerine kuruludur. Elbette halklar da böylesi bir tarih yazımından nasibini alırlar.
İnsan kendi varlığıyla ilişkili hikayelerin peşine düşünce bir kere, durulamıyor. Durmadım ben de. Tanıdığım, güvendiğim herkese "Gerilla hikayesi topluyorum" dedim. Çok geçmeden dönüşler almaya başladım. Dönüşlerden biri 13 dakikalık bir ses kaydından ibaretti. Devrimci bir tutsağın babası, kendi çocukluğunda gerillayla etkileşimini anlatıyordu. Kayıtta anlatılan gerilla, PKK'nin ilk kadrolarından Delil Doğan'dı.
Yeryüzünde böyle bir millet yoktu ki, toprakları emperyalistler tarafından işgal edilmiş, yöneticileri bu emperyalistlerle iş birliği içindeyken 1. Dünya savaşında verdiği büyük kayıplara rağmen küllerinden yeniden doğacak, büyük fedakarlıklarla vatan topraklarını kurtaracak ve cumhuriyeti kuracaktı. İşte bu yüzden ne mutluydu Türküm demek.
Bazı mücadeleler, yenilgi ve zafer karşıtlığının ötesindedir. Çünkü o mücadeleleri yürütenler, mücadeleye tüm güçlerini, inandıklarını ve hayatlarını koyarlar. Cumartesi Anneleri/İnsanları ya da Dayikên Şemiyê işte böyle bir mücadeleyi temsil ediyor bana göre. Onlar bu devlete defalarca geri adım attırdı, zorla kaybetme suçunun faillerini yargılattı.