PolitikART
Toplum-Politika

Verilen sözlerin altında ezilen Irak hükümetleri

Sayı: 328
Cewad Kazım
Saddam Hüseyin liderliğindeki Baas Partisi’nin yıkıma sürüklediği Kürt-Arap ilişkileri yeni hükümetler için de bir handikapı. Irak'ta iki halk arasında yaşanan iniş çıkışlı seyri siyaset araştırmacısı ve yazar Dr. Cewad El Beydani yazdı.

 

İnsanlığın yazılı tarihi, ilk medeniyetlerin kurulduğu, ilk imparatorlukların hüküm sürdüğü, köleliğin ve ilk yasaların çıktığı toprak parçası olarak Mezopotamya’yı gösteriyor. Asur etkinliğinin son bulduğu, M.Ö. 612’de Medlerin Ninova’yı fethi Kürt-Arap ilişkilenmesinin başlangıç noktası kabul edilebilir. Bin yılları aşan bir geçmişi olan Irak’ta Kürt-Arap ilişkileri katliamlar, yıkım ve Enfal’le anılıyor. Tarih boyunca bir ticaret toplumu olan Mezopotamya’da kurulan Irak da bunu sürdürdü. Günümüz Irak’ında da etnik ve sosyal farklılıkların şekillendirdiği gergin ilişkiler, ortak siyaset üretememenin damgasını taşıyor.

Öncelikle siyasetçiler arası ilişkiler ile Arap-Kürt halkları arasındaki ilişkileri ayırt etmemiz gerekir. Irak’ta hem topluluklar hem de bireysel ilişkilerde belirleyici olan yan, örtüşen ortak çıkarlardır. Kurdistan Bölgesi (Federe Kurdistan) ile diğer bölgeler arasında tüm çelişki ve çatışmalara rağmen ortak çıkarlarda işlevsel bir örtüşme ve menfaatler vardır. Irak, tarih boyunca bir ticaret devleti olarak varlığını korudu. Irak’ın tüm bölgelerinde etnik ve inançsal farklılıklara bakılmaksızın, birçok tüccar Basra Limanı üzerinden mal tedarik ediyor. Aynı şekilde güneyden ve merkezden tüccarlar da Kürt aracılar ve tüccarlar aracılığıyla Dihok üzerinden ticaret yapmayı ve mal tedarik etmeyi sürdürüyor.

Sosyal ve ekonomik bağlar iki halkın barış içinde yaşamasını zorunlu kılıyor. Evet, değişken siyaset ekonomiyi ve toplumu etkiliyor ancak son yaşanan durumlar, siyasi koşullar bile ilişkileri ve yakınlaşmayı güçlendirme eğilimindedir.

Şehirleri, birbirilerinin sığınakları 

Elbette Irak’ı ‘Arap ve Kürt’ şeklinde tanımlamak yeterli olmaz, başka bir deyişle Şii, Sünni, Sabii, Hıristiyan, Asuri, Ermeni ve daha nice şekillerde ‘Iraklılık’ tanımlanabilir. Her iki halkın aynı ülkede yaşamaktan ve aynı ekonomik modelin içinde olmaktan gelen bir ticari alışverişi var. Bu nedenle ekonomik boyut sadece değişim sürecini içermiyor. Çünkü Bağdat ve diğer vilayetlerden bölge şehirlerine büyük miktarlarda para yatıran birçok Arap yatırımcı olduğu gibi Basra'ya yatırım yapan Kürt yatırımcılar da var. Bu bağlamda ticaret ve ortak çıkarlarla oluşan ekonomik süreçlerin karmaşık olduğunu söyleyebiliriz. Nihayetinde Basra, Necef, Wasit, Babil gibi Irak’ın güney ve orta bölgelerinde yaşayan Iraklılar için Kurdistan varılmak istenen bir nokta haline geldi. Özellikle Kürt tatil beldeleri merkezden ve güneyden gelen vatandaşlar için bir sığınak durumundadır. 

Asıl gözden kaçırılmaması gereken faktör ise sosyal ilişkilerdir. Düşünülenin aksine Irak’ın güneyine kadar uzanan bir coğrafyada etkin Kürt aşiretleri bulunuyor. Kürt-Arap ilişkileri dendiğinde aklımızın bir kenarında, Irak’ın en büyük kentlerinden biri olan Musul'da birçok Kürt aşiretinin yaşadığını ve bu aşiretlerin ticareti etkilediğini unutmamak gerekir. Aynı şekilde çok sayıda Arap aşireti de burada yaşıyor ve ticaret dünyasında söz sahibi.

 

Güçlü sosyal ve ekonomik bağ 

Öte yandan Diyala, Zarbatiya, Kut ve Bağdat'ta Kürtlerin hâkim olduğu bölgeler var ve Kürt aşiretleri bu bölgelerde birçok şeyi belirleyici pozisyonda. Hatta Anbar vilayetinde “Kürt Mahallesi” olarak adlandırılan bir mahalle var. Kaldı ki Irak’ın bulunduğumuz Bağdat hükümeti tarafından doğrudan yönettiği Kerkuk, Diyala, Selahaddin’de de Kürtler ve Araplar bir arada yaşıyor. Tıpkı Musul'da Araplar ve Kürtler arasında kurulan güçlü bağların bir benzeri bu vilayetlerde de var.

Sosyal ve ekonomik bağlar iki halkın barış içinde yaşamasını zorunlu kılıyor. Evet, değişken siyaset ekonomiyi ve toplumu etkiliyor ancak son yaşanan durumlar, siyasi koşullar bile ilişkileri ve yakınlaşmayı güçlendirme eğilimindedir. Irak Anayasasının 1963’den 2003’e kadar Kürtler aleyhine yapılan demografiye müdahalenin düzeltilmesi için belirlediği tartışmalı bölgeler sorunu olduğu gibi duruyor. 140. Maddenin nüfus sayımı toprak ve mülkiyet haklarının iadesi için bir fırsat. Maddenin uygulanmayışı Kerkuk, Diyala ve Musul’da petrol ve gaz gelirlerinin adil paylaşımından, sınır kapılarının kontrolüne, orduya ve çalışanların maaşlarına kadar büyük bir uçurum yarattığını saklamıyor. Ancak hükümet kurulduğu günden beri Kürtler ve Araplarla düzenli toplantılar yapılıyor.

 

 

Daha iyi bir hayat beklentisi 

Açığa çıkan uluslararası gerçekliğin Kurdistan Bölgesi ve Irak hükümetindeki politikacıların aralarında bir tür yakınlaşma yaratacağını umuyorduk. Ancak üst üste yığılan büyük sorunların çözümü için Kurdistan Bölgesi ile Irak arasında beklenen büyük yakınlaşma olmadı. Her iki bölgedeki yurttaşlar güvenlik ve istikrar içinde daha iyi bir hayat, ekonomik rahatlama bekliyor. Bu beklenti her iki tarafı da yakınlaşmaya itiyor. 

 

Enfal, en büyük suç 

Enfal’de Kürt halkına karşı işlenen suçlar açısından yaşananlar elbette insanlık için utanılması gereken büyük suçlardır. Yani Enfal bölgesinde masum insanların kimyasal silahlarla vurulması ve tüm köylerin bombalanarak yok edilmesi, ortadan kaldırılması Iraklılar için utanç verici büyük bir suçtur. Elbette Enfal'le ilgili olarak, o dönemde ilişkiler iyi bir düzeyde değildi, yine de bir arada yaşamaya devam ediliyor. Bugün Bağdat ve Kurdistan hükümetleri daha iyi bir ilişki kurma arayışında. Çünkü Bağdat hükümeti güvenlik, barış ve istikrar içinde yaşamak istiyorsa Kurdistan bölgesiyle iyi ilişkiler kurması gerektiğinin farkında. Kürtlerin sosyal, ekonomik istikrar ve her konuda eşitlik gibi isteklerini karşılaması gerektiğini biliyor.

Nuri El Maliki'den sonra iktidara gelen tüm başbakanlar onun etkisi ve mirasının gölgesinde geldi. Hükümetler Maliki'nin oluşturduğu stratejiye göre pozisyon almak zorunda kaldı. Dolayısıyla Maliki bu iktidarın arkasında olduğu sürece bölge kriz içinde kalmaya devam edecek.

 

Siyasi dengeler, ittifaklar, yetkiler 

Ancak Irak’ta Kral 2. Faysal’ın devrilmesi ve Cumhuriyete geçişle bile her iktidar geniş bir sosyal tabanın desteğine mecburdu. Irak siyaseti 1958’den önce de birçok kesimin çıkar ortaklaşmasına bağlıydı ancak son dönemler daha fazla ittifaklara dayanıyor. Başbakan Muhammed Şia es-Sudani doğrudan seçilmeyip dörtten fazla bloğun kendi aralarında anlaşarak onu aday göstermesiyle, Kürtlerin sunduğu bazı şartları da yerine getirmek için hükümet kurdu. Yine Irak’ın batı bölgelerindeki (Sünni Arap bölgeleri) kardeşlerinin sunduğu bazı şartlar karşılığında parlamento tarafından oylanarak başbakan olabildi.   

Şimdi Sudani, bir başbakanın yürütme yetkisine sahip ancak kendisini iktidara getiren ve kendisine yükümlülükler dayatan tarafların siyasi baskısı ve kıskacı altında. Kürt-Arap ilişkilerinde çok farklı kararlar alabilecek durumda değil. Ancak kendisine uygulanan büyük baskı onu politikasını değiştirmeye zorluyor. Nuri El Maliki'den sonra iktidara gelen tüm başbakanlar onun etkisi ve mirasının gölgesinde geldi. Hükümetler Maliki'nin oluşturduğu stratejiye göre pozisyon almak zorunda kaldı. Dolayısıyla Maliki bu iktidarın arkasında olduğu sürece bölge kriz içinde kalmaya devam edecek. 

Irak’ta Arap-Kürt ilişkilerini ve siyaseti belirleyen en kritik etken ise uluslararası güçlerin baskısıdır. Kötü olan ilişkileri daha da kötüleştiren bir diğer husus, ana itici güç olan bölgesel uluslararası faktör meselesidir. Irak siyasetinde aslında durumu karmaşıklaştıran, bölgesel iki gücün politikalarıdır. Türkiye’nin politikalarının büyük etkileri olduğu gibi İran'ın da Irak üzerinde büyük etkileri vardır. ABD ve İngiltere'nin yanı sıra çevremizdeki Arap ülkeleri içinde de etkili uluslararası faktörler var. Bu nedenle bölgesel faktör merkez ile bölge (Irak ve Federe Kurdistan) arasındaki farkın açılmasında ilişkilerin bozulmasında itici güçtür.

 

Yayın Tarihi: 17/05/2024