PolitikART
Edebiyat

Postkolonyal Okuma Pratikleri: Hemzeyê Muksî, Mem û Zîn

PolitikART Özel
Ahmet Ataş
Bu yazıda, Jîn dergisi editörlerinden Hemzeyê Muksî’nin (Müküslü Hamza) (1892 – 1958) Mem û Zîn’in ilk matbu baskısına yazdığı 1919 tarihli “Dîbace - Mem û Zîn” (Önsöz – Mem ve Zin) başlıklı takdimini erken dönem postkolonyal okuma pratiklerinin örneklerinden biri olarak ele alacağım. Eleştirmenin Mem û Zîn’i okuma yönteminin belli başlı özelliklerini irdeleyerek icra ettiği okumanın “postkolonyal okuma” olarak tanımlanan yorumlama yönteminin bir prototipi olduğunu tartışacağım.

Sömürgecilik, boyunduruk altına alma, ulusal baskı ve anti-kolonyal direniş bağlamlarının tanımladığı kültürel ortamlara ait edebi metinlerin dekolonizasyon enerjilerine odaklı “postkolonyal okuma” pratikleri (Ashcroft vd. 2007: 173) özellikle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren önemli bir yoğunluk kazanmıştır. Edward Said’in “Yeats and Decolonization” (Yeats ve Dekolonizasyon) (1986), Barbara Harlow’un Resistance Literature (Direniş Edebiyatı) (1987) ve Bill Ashcroft, Gareth Griffiths ve Helen Tiffin’in The Empire Writes Back: Theory and Practice in Post-colonial Literatures (İmparatorluk Geri Yazıyor: Post-kolonyal Edebiyatlarda Teori ve Pratik) (1989) çalışmaları Batı akademisinde postkolonyal metinlerin okunma adabını yeniden biçimleyen belli başlı çalışmalar olarak belirirler. Postkolonyal metinlerin içerdiği karşıtlık söylemleri, alternatif tarih müfredatları, kültürel dekolonizasyon potansiyelleri ve postkolonyal kimlik inşalarının 1990’lar ve sonrası dönemde Batı akademisinin edebiyat çalışmaları departmanlarının uzmanlık alanlarından birine dönüştüğü söylenebilir.

Kürt politik sahasında bağımsızlık ve ulusal egemenlik taleplerinin yoğunluk kazandığı 1910’ların ikinci yarısında, klasik Kürt şairlerin külliyatlarının içerdiği dekolonizasyon enerjileri ulusal canlanma amaçları doğrultusunda seferber edilirken edebi metinleri okuma yöntemleri ayırıcı biçimde postkolonyal bir görgü edinir.

Aslında postkolonyal metinlerin dekolonizasyon enerjilerini keşfe dönük okuma pratiklerinin tarihi Batı akademisinde gelişen postkolonyal okumaların tarihinden çok daha eskidir. Söz konusu okuma yöntemi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ulusal bağımsızlık mücadelesi ve kimlik inşaları süreci içindeki tabi ulus ve halkların yerli eleştirmenleri tarafından daha az sofistike bir tarzda da olsa bir dekolonizasyon alıştırması olarak icra edilmekteydi. Kürt edebiyatındaki ilk edebiyat eleştirisi örneklerinin de dekolonizasyon ve ulus inşası motivasyonlu entelektüel egzersizler olarak ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz. Kürt politik sahasında bağımsızlık ve ulusal egemenlik taleplerinin yoğunluk kazandığı 1910’ların ikinci yarısında, klasik Kürt şairlerin külliyatlarının içerdiği dekolonizasyon enerjileri ulusal canlanma amaçları doğrultusunda seferber edilirken edebi metinleri okuma yöntemleri ayırıcı biçimde postkolonyal bir görgü edinir. Bu yazıda, Jîn dergisi editörlerinden Hemzeyê Muksî’nin (Müküslü Hamza) (1892 – 1958) Mem û Zîn’in ilk matbu baskısına yazdığı 1919 tarihli “Dîbace - Mem û Zîn” (Önsöz – Mem ve Zin) başlıklı takdimini erken dönem postkolonyal okuma pratiklerinin örneklerinden biri olarak ele alacağım. Eleştirmenin Mem û Zîn’i okuma yönteminin belli başlı özelliklerini irdeleyerek icra ettiği okumanın “postkolonyal okuma” olarak tanımlanan yorumlama yönteminin bir prototipi olduğunu tartışacağım. Yazı, Muksî’nin, dünya ile metin arasında doğrudan korelasyonlar kuran, biçimi değil politik ve sosyo-kültürel bağlamı önceleyen ve metnin poetiğindeki politik enerji ve potansiyele dikkat kesilen okuma yönteminin günümüz postkolonyal okuma yöntemleriyle paylaştığı yaklaşım ortaklığına dikkat çekmektedir.

 

Hemze Begê Muksî

 

Muksî’nin önsözü, Kürt edebiyatı sahasında ortaya çıkan ilk edebiyat eleştirisi örneklerinden biridir; kompozisyon yapısı itibariyle, edebiyat eleştirisi türü içinde değerlendirilebilecek bir metindir. Derginin 22 Mayıs 1919 tarihli 19’uncu sayısında da yer verilen yazı, bir yandan dize yorumlaması yoluyla Mem û Zîn’in postkolonyal dürtülerini açığa vurur öte yandan metnin angaje olduğu ulusal tabiiyet sorunları ekseninde Kürdistan’ın imparatorlukların tahakkümü altındaki politik, sosyal ve kültürel durumuna dair postkolonyal bir değerlendirme sunar. “Dîbace”nin alt başlığı “Edebîyat û Asarê Edebî”dir (Edebiyat ve Edebî Eserler). Alt başlığın da açık ettiği üzere, önsöz, edebiyatın doğası ve kültürel misyonları üzerine düşünen bir yazıdır aynı zamanda. Önsözün, Ehmedê Xanî’in eserinde işaret ettiği ulusal içeriklerin, ardılı pek çok Mem û Zîn yorumlamasının yoğunlaştığı ulusal içerikler olduğunu söylemek yanlış olmaz; bu yönüyle, “Dîbace”, Xanî’nin edebiyatının ulusal potansiyellerine işaret eden pek çok çağdaş okumayı “taze” okumalar olmaktan çıkaran köksap bir metin olarak tanımlanabilir. Ancak Muksî’nin önsözü, ulusal/politik bağlam odaklı Mem û Zîn okumalarının genel teorik çerçevesini tanımlayan bir metin olmasına karşın, Kürt edebiyatı çalışmalarında eleştirmenin icra ettiği okumanın postkolonyal doğasına ve teorik sayıltılarına dair nüanslı değerlendirmelere pek rastlamayız.

Muksî’nin Mem û Zîn okumasında da metnin tarihsel-politik gömülülüğü temel sayıltı olarak belirirken, eser tarihsel bilgi ve siyasi bilinç kaynağı olarak okunur; şair, emperyal dünyaya tepki veren ve ona müdahale eden postkolonyal bir bilinç, tarihsel bir aktör olarak konumlandırılır.

Eleştirel bir okuma pratiği olarak postkolonyal okuma yönteminin gelişiminde Edward Said’in, metinlerin tarihsel, politik ve sosyo-kültürel bağlamlarını önceleyen “seküler eleştiri” (1983: 26) yaklaşımının önemli etkisi olmuştur; Oryantalizm (1978) çalışması postkolonyal eleştirinin temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir. Said, “seküler eleştiriyi” metin okumasında “dünyevi durumlarla ilgilenen” bir okuma yöntemi olarak tanımlar (1983: 26); “metinselliği, onu mümkün ve insan emeğinin sonucu olarak anlaşılır kılan koşullardan, olaylardan, fiziksel duyulardan soyutlayan” biçimci okuma pratiklerine karşı metnin “dünyeviliğine” dikkat çeker (1983: 4). Said’e göre, “metinler dünyevidir; bir dereceye kadar olaylardır; [...] sosyal dünyanın ve elbette içinde yer aldıkları ve yorumlandıkları tarihsel anların bir parçasıdırlar” (1983: 4). Edebi eserleri dünyaya tepki veren ve ona müdahale eden kültürel ürünler olarak alımlayan Said, “metinler ile insan hayatının, siyasetin, toplumların ve olayların varoluşsal gerçeklikleri arasındaki bağlantıyı” açığa vurmayı eleştirinin birincil görevi olarak tayin eder (1983: 5). Bill Ashcroft, Gareth Griffiths ve Helen Tiffin (2007) “postkolonyal okuma” pratiğini hem sömürgeci kültür alanından gelen ve sömürgeci temsil protokolleri barındıran metinler hem de sömürgeleştirilen kültürlerden gelen ve anti-kolonyal temsil protokolleri barındıran edebi metinlere uygulanabilir “yapısökümcü” bir okuma biçimi olarak tanımlarlar (2007: 173) ve pratiğin “bir yandan belirli post-kolonyal metinlerin ve bunların üretiminin toplumsal ve tarihsel bağlamlardaki etkilerinin okunması, diğer yandan da ‘kanonik’ metinlerin post-kolonyal söylemsel pratikler ışığında yeniden okunması” üzerinden geliştiğini not ederler (2002: 191-92). Bu yönüyle, pratiğin bir veçhesini kolonyal kültür alanına ait metinlerin açık ya da örtük sömürgeci ideolojilerini ortaya çıkaran ve rafine formlarından birini Said’in “kontrapuntal okuma” (1994: 66) pratiğinde bulan yorumlamalar oluşturur; W.B. Yeats’in İngiliz edebiyatında, özellikle de Shakespeare’in The Tempest’ında (Fırtına) “kelimelerin İrlandalılara karşı [nasıl] silah olarak kullanıldığını” tespit eden okuması “kontrapuntal okumanın” ilk örneklerinden biri olarak tanımlanabilir (Daniels 2002: 27-28). Pratiğin diğer veçhesini ise postkolonyal metinlerin karşı temsil protokollerine, dekolonizasyon enerjilerine, alternatif tarih müfredatlarına ve ulusal veya ırksal kimlik inşalarına odaklanan okumalar oluşturmaktadır. Hem Said’in icra ettiği Batılı kanonik metinlere “şüpheci” bir bakışla göz atan “kontrapuntal okuma” pratiklerinde hem de postkolonyal metinlerin karşı-söylemsel enerjilerine dikkat kesilen okuma pratiklerinde eserin tarihsel-politik gömülülüğü okumanın temel sayıltısını oluşturur; metin, tarihsel ve sosyo-kültürel bilgi ve siyasi bilinç kaynağı olarak okunur.

Muksî’nin Mem û Zîn okumasında da metnin tarihsel-politik gömülülüğü temel sayıltı olarak belirirken, eser tarihsel bilgi ve siyasi bilinç kaynağı olarak okunur; şair, emperyal dünyaya tepki veren ve ona müdahale eden postkolonyal bir bilinç, tarihsel bir aktör olarak konumlandırılır. Eleştirmen, Xanî’nin metinselleştirdiği emperyal tabiiyet sorunları ve ulusal bağımsızlık ve egemenlik talebini yapıtın ana kaygısı olarak takdim eder; Mem û Zîn’i bir “ulusal alegori” (Jameson: 1986: 69) olarak okuduğunu söylemek yanlış olmaz. Selim Temo “Majestelerinin yeni Mem û Zîn’i” başlıklı yazısında Xanî’nin eserinin Türkçeye en fazla çevrilen Kürtçe metin olduğunu not ederek Mem û Zîn çevirilerinde iki yaklaşım ve eğilime işaret eder: “Birinci taraf Xanî’nin metnini ‘asabiyet’ ve ‘edebiyat’ üzerinden alımlar, ikinci taraf ‘ehlileştirme’ ve ‘teslimiyet’ üzerinden” (Temo 2024). Mem û Zîn’in takdim yazılarında da genel olarak iki okuma önerisinin icra edildiğinden söz etmek mümkündür; bir tarafta eserin “dünyevi” konuları irdeleyen mecazlarına ve ulusçu söylemine dikkat çeken ve Muksî’nin önsözünde rafine bir temsilini bulan “seküler okuma” önerileri yer alır, diğer yanda ise metnin tasavvufî potansiyellerine dikkat kesilen maneviyatçı okuma önerileri. Nûbihar Yayınlarından çıkan Mem û Zîn (Kürtçe Metin & Türkçe Çevirisi) (2023) baskısına Abdurrahman Adak tarafından yazılan “Ehmedê Xanî” başlıklı takdim yazısı şairin poetikasının “uhrevî” potansiyel ve referanslarını öne çıkaran takdimlerin tipik bir örneği olarak tanımlanabilir. Adak önsözünde Xanî’in “hem tasavvufî düşünceye sahip, hem de Nakşebendî tarikatına bağlı” biri olduğunu ve bu özelliklerinin şiirlerinde açık biçimde görüldüğünü vurgulayarak (2023: 15) şairin Nakşebendîliğe dair bir dizesini alıntılar; eserden sadece ilgili beyit alıntılanarak okura bir okuma kılavuzu sunulur: “Nakşebendîlerin nakışlarından bir nakış gördük / Kollarımdaki bağlar tek tek çözüldü” (2023: 16). Adak’ın yazısında şairin poetikasının tasavvufî yanına özel bir vurgu yapılırken “dünyevi” konulara dahil/müdahil olan poetik yinelemeler (tercihen) takdimin dışında bırakılır. Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti tarafından yapılan 1919 tarihli ilk matbu baskıda ise metnin “seküler” ve postkolonyal bir okuması önerilir; Muksî’nin önsözü aracılığıyla, metnin birincil katmanının ulusal/politik katman, dolayısıyla birincil okumasının da ulusal/politik okuma olduğu ima edilir. Mûksî önsözünde, şairin tasavvufî yanını yansıtan şiirlerinden alıntılara hiç yer vermez; metinden alıntılayıp yorumladığı dizeler ulusal soruna açık biçimde angaje olan dizelerle sınırlıdır. Eserin üslubuna, diline, dize yapısına ve türüne dair de herhangi bir değerlendirme sunulmaz; ayrıca, poetik hikayenin merkezi odağını oluşturan melankolik aşk konusuna da takdimde yer verilmez. 

Muksî, o dönem İstanbul’da kurulan bir çok siyasi Kürt oluşumunda aktif olarak yer almış, dönemin Kürt siyasi ve kültürel dergilerinde görevler üstlenmiş aydınlardan biridir; ilk sayısından 20’inci sayısına kadar Jîn dergisinin editörlüğünü üstlenmiştir. 1918 yılında yayın hayatına başlayan Jîn dergisi, Kürdistan Tealî Cemiyeti’nin gayrıresmi yayın organıdır; dergi ilk sayısındaki “Maksadımız” başlıklı yazıda amacını, “uzun asırlardan beri ihmal edilen Kürd hayat-ı tarihiyesine, hukuk-ı milliyesine, edebiyat ve içtimaiyatına dair neşriyatta bulunmak” olarak açıklar (1985: 184). Dergi kısa sürede, Kürt ulusal bağımsızlık ve özerklik taleplerinin formüle edildiği, Kürt tarihini, mitolojisini, folklorunu, kültürel mirasını ve klasik edebiyatını keşif faaliyetlerinin yoğunlaştığı önemli bir platforma dönüşür. Jîn resmi olarak Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti yönetimi altında yayınını sürdürür; Mem û Zîn de söz konusu cemiyetin kültür ve edebiyat faaliyetlerinin bir parçası olarak yayınlanır (Bozarslan, 1985). 

Veysel Akdeniz Müküslü Hamza: Eski Said’in Ehemmiyetli Talebesi adlı biyografik çalışmasında Muksî’nin Darü’l-Fünun (İstanbul Üniversitesi) Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Medresetü’l-Vaizîn’i bitirdiğini; Kürt ve Arap şairlerin divanlarına tutkun biri olduğunu not eder (2013: 23). Aynı zamanda yayıncılık da yapan Muksî, Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti tarafından organize edilen Mem û Zîn’in basımında aktif rol üstlenir. Bir süre Üsküdar ve Mardin’de öğretmenlik de yapmış olan Muksî, 1925 yılındaki Kürt aydınlarına yönelik tutuklama kampanyası sırasında yargılanıp tutuklanır; genel af çıktığında önce Mısır ve Lübnan’a geçer ardından da Suriye’ye gider ve hayatının geri kalan kısmını sürgünde geçirir (Akdeniz, 2013). Muksî’nin 1925 yargılamalarında hangi siyasi ve entelektüel faaliyetlerinden dolayı yargılandığı tam olarak bilinmese de, basımında önemli bir rol üstlendiği ve önsözünü yazdığı Xanî’nin eserinin 1925’teki İstiklal Mahkemesi yargılamalarında suç delili muamelesi gördüğü bilinmektedir (Akdeniz 2013: 66-69).

Muksî’nin kaleme aldığı önsöz, eleştirmenin hem edebiyat eğitimi formasyonunu hem de politik müktesebatını yansıtır; edebi metin analizi şemalarına yaslanarak bir şiir analizi sunmanın yanı sıra dönemin Kürt politik, kültürel ve edebi yaşamını meşgul eden ulusal sorun ve konu başlıklarını da irdeler. Bozarslan, 1968 yılında Mem û Zîn’i Arap alfabesinden Latin alfabesine çevirerek İstanbul’da Türkçe ve Kürtçe olarak yayınladığında Muksî’nin önsözünü yasal engellerden dolayı kitaba dahil etmez; önsözün, dönemin Türkiye yasalarına göre “çok sert” bir önsöz olduğunu, bu yüzden kitaba dahil etmesinin mümkün olmadığını ifade eder (1985: 66). Arif Zêrevan tarafından 2004 yılında yayınlanan Memozîn’in transkripsiyonu da 1919 yılındaki baskıya dayanır; ancak yazar Muksî’nin önsözünü kitaba dahil etmez nedense. Zêrevan, transkripsiyona yazdığı önsözde Muksî’nin adını bile anmaz; bunun yerine, Celadet Alî Bedirxan’ın Xanî hakkındaki yüceltici sözlerine yer verir. “Ulus-devlet ve ulusçuluk fikrinin Avrupa’da henüz yayılmadığı bir dönemde Ehmedê Xanî’de açık bir şekilde var olduğunu” (2004: 9) iddia eden Zêrevan’ın, Xanî’nin ulusçuluğuna dair yorumu Muksî’nin 1919 tarihli önsözünde aynı sözcüklerle icra ettiği bir yorumdur; önsözde Xanî’yi “ulusçu” bir şair olarak tanımlayan Muksî, “Xanî’nin dört asır önce” ulus nosyonunu “kavradığını” ve “bunun için çalıştığını” tartışır (1987: 824). 

Bozarslan’ın da ifade ettiği gibi, Muksî’nin önsözü 1960’ların Türkiye kanunlarına meydan okuyan ifade ve yorumlar içerir gerçekten de. Xanî’nin poetikasını takdim yoluyla “Kürdistan’ın başına gelen felaketlerin sebepleri” (1987: 826) üzerine düşünen bir metindir. Xanî’nin, “Kürdistanı ve Kürtleri gözlemiş” biri olduğunu, “Kürtlerdeki yiğitlik, onur ve erdemi başka hiç bir ulusta görmediğini” vurgular (1987: 826). Kompozisyon yapısı itibariyle, önsöz, postkolonyal bir edebi metin analizinde bulunabilecek dört temel unsur içerir: 1) Edebiyatın ve edebi eserlerin madun uluslar bağlamında anlam, işlev ve misyonlarına dair kısa bir değerlendirme, 2) Şairin kısa bir biyografisi ve ait olduğu tarihsel döneme dair bilgilendirici bir sunum, 3) Ele alınan eserin emperyal dünyayı nasıl yansıttığını ve tabi ulus adına ona nasıl müdahale ettiğini dize örnekleriyle gösteren bir tartışma ve 4) Dünün ulusal tabiiyet sorunları ile bugünün ulusal tabiiyet sorunları arasındaki ilişki ve süreklilikleri vurgulayan bir sonuç bölümü.

Muksî de Yeats gibi “büyük edebiyatı” ulusal içerikle aşılanmış, madun ulusa ortak bir aidiyet hissi sağlayan, emperyal tabiiyeti sorunsallaştıran ve ona direnen bir edebiyat olarak tarif eder; Xanî’nin poetikasını tabiiyete itiraz eden ve ulus için bir dekolonizasyon programı sunan “büyük” edebiyat olarak çerçeveler. (1987: 824).

Ulus ve edebiyat tartışması

 

Muksî’nin önsözü ulus ve edebiyat arasındaki ilişkiye dikkat çeken kısa bir değerlendirmeyle başlar; edebiyatın ulusal varlık, kimlik ve egemenliğin hem göstergesi, hem temeli hem de deposu olarak işlev gördüğünü vurgulayan eleştirmen, edebi eserlere ulus kurucu bir rol ve misyon atfeder. Muksî’ye göre, “yüksek saraylar için sağlam temeller neyse, uluslar ve halklar için de edebiyat ve edebî eserler odur. Edebiyat sahibi bir ulus, ne kadar düşerse düşsün, maddî iktidarının sarayı ne kadar yıkılırsa yıkılsın, belli bir çaba ve azimle [yeniden] onarılabilir” (1987: 824). Eleştirmen, edebiyatın tabi uluslar bağlamındaki kritik işlevine dair tartışmasını temellendirmek için Yunan, Fars ve Arap tarihsel deneyimlerinden örnekler sunar: “Yunan ulusu azınlık olma ve güçsüzlükten dolayı bir kaç asır boyunca mevcudiyetini kaybetti; Osmanlının bir vilayetine dönüştü. Ancak Yunan edebiyatı ve eserleri Avrupa’da taraftar buldu; sahiplerini Osmanlının tahakkümünden kurtardılar. İran maddi olarak imha oldu, Arapların esiri oldu; sonra Türklerin esaretine girdi. Ancak Fars dili ve edebiyatı İran’ı yeniden vücuda getirdi” (1987: 824). Muksî’ye göre güçlü edebi gelenekler aynı zamanda kültürel hegemonya kurma potansiyel ve gücüne sahiptirler: “Araplar yedi sekiz asırdır saltanatlarını kaybetmiş durumdalar. Fakat dil, edebiyat ve eserleri Doğu’ya ve Batı’ya hakimdir” (1987: 824). Muksî, söz konusu edebi deneyimlerin edebiyat ile siyaset, ulus ile anlatı, kültürel sermaye ile ulusal egemenlik arasında kopmaz bağlar olduğunu açığa vurduğunu tartışır; eleştirmene göre söz konusu ulusal edebiyatların ortaya koyduğu “hakikat” şudur: “Var olmak ve ulusal egemenliğini elde etmeyi arzulayan her halk ve ulus her şeyden önce edebiyat ve edebi eserlerine büyük ihtimam göstermek zorundadır. Ehmedê Xanî bu gerçeği dört asır önce kavramış ve bunun için çalışmıştır” (1987: 824). Eleştirmen, 20. yüzyıl başındaki Kürt edebi faaliyetlerini Kürt ulusunun varlığını “ispatlamaya” ve ulusun “temelini” atmaya dönük dekolonizasyon faaliyetleri olarak tanımlar (1987: 824). 

Muksî’nin, Xanî bağlamında icra ettiği ulus ve edebiyat tartışması dönemin ulusal dekolonizasyon mücadeleleri ortamlarında gelişen ulus ve edebiyat tartışmalarıyla dikkate değer bir bağlam ve dağarcık seti paylaşır. W. B. Yeats 1890 tarihli “Browning” başlıklı yazısında “İrlanda temalarından ve İrlanda duygularından” uzaklaşmış İrlandalı bir yazarın “büyük edebiyat” üretme şansını da teptiğini iddia eder (1934: 103); Yeats’e göre, “ulus olmadan büyük edebiyat, edebiyat olmadan da büyük ulus olmaz” (1934: 103-04). Muksî, Yeats’in “ulusal duygunun” edebi metinde “sağlayabileceği dürtü ve ivme” ekseninde ele aldığı ulus ve edebiyat konusunu ortak bir ulusal dilin ve edebi hafızanın ulus inşa etme sürecinde oynadığı kritik rol ekseninde tartışır; tartışmasının içerdiği örtük teorik sayıltılar, edebiyatın ulus oluşumunda ve tahayyülünde oynadığı kritik rolü vurgulayan Benedict Anderson’ın (2006) “hayali cemaatler”, ulusal dil ve edebiyatın ulusal duygu ekonomisi inşa etme potansiyeli gibi tartışma başlıklarına açılan yanlar barındığı ayrıca not edilmelidir. Yeats ve Muksî’nin ulus ve edebiyat arasındaki ilişkiye dair tartışmalarının spesifik bağlamı ve ulusun tanımına dair anlayışları birbirinden önemli farklıklar arz etmesine karşın değerlendirmelerinin kesiştiği ortak bir bağlam mevcuttur: Emperyal tabiiyet ve ulusal kurtuluş sorunu. Muksî de Yeats gibi “büyük edebiyatı” ulusal içerikle aşılanmış, madun ulusa ortak bir aidiyet hissi sağlayan, emperyal tabiiyeti sorunsallaştıran ve ona direnen bir edebiyat olarak tarif eder; Xanî’nin poetikasını tabiiyete itiraz eden ve ulus için bir dekolonizasyon programı sunan “büyük” edebiyat olarak çerçeveler. 

Muksî, pre-modern tarihi ve edebiyatı ulusçu paradigmanın merceğinden okur; ulusçuluğun soy kütüğünü pre-modern döneme uzatır. Xanî’yi “kalemiyle İran’ı dirilten” Fîrdewsî ile karşılaştırırken şairin “tıpkı Fîrdewsî gibi kendi ulusu için çalıştığını, varlığının tümünü bu yolda sarf ettiğini” tartışır (1987: 825). Eleştirmen, ayrıca ulusal fikirler ile ulusal fikirlerin realize edilebileceği maddi/sosyal dünya arasında koşutluklar olduğunu not eder; Muksî’ye göre, Kürtlerin ve Kürdistan’ın parçalanmışlığından ve tabi konumundan dolayı Xanî’nin “etki derecesi Fîrdewsî’ye ulaşmamıştır” (1987: 825). Eleştirmen, Kürdistan’ın merkezi bir ulusal iktidardan yoksun olmasını Xanî’deki ulusçu tahayyülün gerçekleşmemesinin nedeni olarak görür. Mûksî’ye göre, “Fîrdewsî’nin dönemi onun fikirlerine uygun bir dönemdi; Ehmedê Xanî’nin dönemiyse son derece berbat ve zordu” (1987: 825); Xanî’nin yaşadığı dönemde, “Osmanlı ve İran devletleri Kürdistan’ı bölüp kendi aralarında paylaşmışlardı; [...] Çeşitli hile ve entrikalarla Kürtlerin arasına ihtilaf ve nifak sokmuşlardı” (1987: 825-26). Muksî, Xanî’nin edebi müdahalesiyle “Kürdistan’ın tümüyle ölmesine izin vermediğini”, onu “ebedi ölümden kurtardığını”, “ancak tümüyle [de] diriltemediğini” tartışır (1987: 825); tam bir ulusal “diriliş” için ulusal egemenliğin gerekliliğini vurgular.

Kürtçenin “matbu” imkanından yoksun olmasını ve emperyal tabiiyet altında deneyimlediği değer kaybını dile dair tartışmasının merkezine taşıyan Muksî, ulusal dili ulusal varlığın ve bağımsızlığın temeli olarak tanımlar; eleştirmene göre “özellikle bu çağda, medeni dünyada ulusların delil ve nişanesi dil ve edebiyatlarıdır. Delil ve nişanesi olmayan ulusların davası işitilmez, davasına kulak verilmez”

Poetikteki politiği okumak

 

Muksî’nin, Xanî’nin poetikasından alıntılayıp metnin önsözüne taşıdığı dizelerin seçimleri hayli stratejiktir; (ulusal) okura postkolonyal bir bilinç aşılamaya dönük kritik dizelerdir. Xanî, ulusun tabi konumundan duyduğu ilenci ifade ettiği yinelemesinde Kürtlerin emperyal tabiiyet altındaki konumunu ulusal “mahkûmiyet” olarak tanımlar; Muksî, dizenin imalarına dikkat çekerek bir yandan ulusa yabancı bir gücün tabiiyeti altındaki konumunun madun bir konum olduğunu hatırlatır, öte yandan şairin Kürt maduniyetinden duyduğu ilenci çağdaş Kürt dünyasına temellük etmeyi dener:  

 

Ez mame di hîkmeta Xwedê da 

Kurmanc-i di dewleta dinê da

 

Aya bi çi wechî mane mehrûm 

Bilcumle ji bo çi bûne mehkûm!

 

[Şaşırıp kaldım Allah’ın hikmetine

Kürtler ki şu garip dünya devletinde

 

Acaba ne sebeple mahrûm kalmışlar?

Hepsi birden ne için mahkûm olmuşlar?] (Çev. Temo 2024: 39)

 

Muksî, şairin Kürt halkının madun konumunun politik ve sosyal nedenlerine dair teşhisini de aktarır; Xanî’nin, Kürt halkının ittifak yoksunluğundan duyduğu ıstırabı ifade ettiği dizesine yer verir: “Lew pêkve hemîşe bêtîfaq in / daîm bi temerrud û şîqaq in” [Bu yüzden birlik yoktur aralarında / Dikbaşlı ve ihtilaflılar daima]” (Çev. Temo 2024: 40). Muksî’nin, Mem û Zîn’in kritik poetik icralarından biri olarak işaret ettiği emperyal tabiiyet sorunu 20. yüzyıl ilk çeyreği Kürt politik, entelektüel ve edebi dünyasını meşgul eden temel sorun/konu başlıklarından biridir; yorum, şairin tespit ve teşhisini bir tartışma çerçevesi olarak kullanarak ulusun verili politik ve sosyal durumuna dikkat çeker.

Xanî’nin ulusal gurur ve özgüveni beslemeye dönük dizeleri de Muksî’nin okumasının temel ilgilerinden biri olarak belirir.  Rajeev S. Patke’nin de not ettiği gibi, ulusal veya ırksal “gururu teşvik ederek sömürgeciliğe eşlik eden etnik aşağılamayı giderme” icraları erken dönem ulusçu postkolonyal şairlerin sıklıkla başvurdukları poetik yinelemelerdir (2006: 21). Xanî’nin şiirinde de ulusal gururu uyandırmaya dönük yinelemeler önemli bir yer tutar; Kürtlerin yiğitliğini ve boyun eğmez hasletlerini ulusal dekolonizasyonun özsuyu olarak tasvir eder. Xanî’ye göre dekolonizasyonu sağlayacak “asabiyet” ulusal bünyede gömülü olarak mevcuttur; Muksî, şairin “Kürtlerdeki yiğitlik” ile tabi konumları arasındaki kontrastı mecazlaştıran dizelerini alıntılayarak ulusa yitirilen ulusal kudret ve egemenliğin geri kazanılabileceğini hatırlatır:   

 

Her mîrekî wan bi bezle Hatem 

Her mêrekî wan bi rezmê Ristem

 

Bifkir ji Ereb heta ve Gurcan 

Kurmancî ye bûye şubhê bircan

 

[Her bir mîrleri Hatem cömertliğinde

Her bir erkeği Rüstem yiğitliğinde

 

Bir bak; Arap diyarından ta Gürgan’a 

Kürt ülkesi dönmüş kale ve burçlara] (Çev. Temo 2024: 39)

 

Muksî’nin önsözünde dikkat çektiği bir diğer kritik yineleme Mem û Zîn’de ulusal dil sorununun ele alındığı yinelemelerdir. Bu çerçevede dile dair açtığı tartışma başlığı postkolonyalizmin önemli tartışma başlıklarından biridir aynı zamanda. Postkolonyal edebiyatlar bağlamında dil sorununun merkezi bir sorun olduğuna dikkat çeken Simon During, “post-kolonyalizm için dil sorununun, […] dil seçiminin bir kimlik seçimi olması anlamında siyasi, kültürel ve edebi bir sorun” olduğunu tartışır (2002: 125-126); Anderson’ın “matbu-kapitalizm” ile “hayali cemaatler” tartışmasına atıfta, ulusçuluğun “bazı dillerin matbu hale gelmesi ve kitaplar aracılığıyla aktarılmasıyla ortaya çıktığını” öne sürer (2002: 126). Xanî’nin, Kürtçenin marjinalleştirilmiş konumuna dair ilencine dikkat çeken Muksî, “Kürt dili resmi bir dil olmadığı ve değer görmediği için” (1987: 826) dil sorununun şairin poetikasında merkezi bir kaygı olarak belirdiğini not ederek şairin Kürtçe yazma gerekçesini ifade ettiği dizelerden birini alıntılar: 

 

Da xelq-i nebêjitin ku Ekrad 

bême'rîfet in, bêesl û binyad

 

[Ki elalem çıkıp da demesin, ‘Kürtler 

Yeteneksiz, hünersiz, temelsizdirler’] (Çev. Temo 2024: 43)

 

Kürtçenin “matbu” imkanından yoksun olmasını ve emperyal tabiiyet altında deneyimlediği değer kaybını dile dair tartışmasının merkezine taşıyan Muksî, ulusal dili ulusal varlığın ve bağımsızlığın temeli olarak tanımlar; eleştirmene göre “özellikle bu çağda, medeni dünyada ulusların delil ve nişanesi dil ve edebiyatlarıdır. Delil ve nişanesi olmayan ulusların davası işitilmez, davasına kulak verilmez” (1987: 824). Muksî, Xanî’nin Kürt diline “nizam” getirerek Kürtlere ulus olma “nişanesi” sunduğunu ifade ederek şairin Kürtçe yazma tercihini değer kaybına uğramış ulusal dile saygınlığını yeniden kazandıran bir dekolonizasyon aktı olarak bağlamsallaştırır. Eleştirmene göre, bir ulusun edebiyatının gelişimi ile ulusal egemenliği arasında sıkı bir bağ vardır; Xanî’nin konuya dair beyitlerini alıntılayarak edebiyat ile ulusal egemenlik arasındaki ilintiye dikkat çeker:     

 

Ger dê hebûya me jî xwedanek 

alîkeremek, letîfadanek

[...]

Min dê elema kelamê mewzûn 

alî bikira li banê gerdûn

[...]

Çi b'kim ku qewî kesad e bazar 

Nînin ji qumaşî ra xerîdar

 

[Bizim de kimimiz kimsemiz olsaydı

Bir kerem sahibi, iş bilen olsaydı

[...]

O an vezinli sözün bayrağını ben

Dünyanın tepesine dikerdim hemen

[...]

Neyleyim ki pazarda işler çok kesat

Alıcı bu kumaşa vermiyor fiyat] (Çev. Temo 2024: 43-44)

 

Muksî, Kürtçenin pazarının “kesat” olduğuna dair mecazı 20. yüzyıl Kürt kültürel ve edebi faaliyetleri bağlamında yorumlayarak dünün tabiiyet sorunları ile bugünün tabiiyet sorunları arasındaki süreklilikleri vurgular; bir yandan şairin hegemon dillerin (Osmanlıca, Arapça, Farsça) “pazarına” karşı ulusal bir “pazar” inşa ettiğini hatırlatarak “kesat” bir kültürel “pazara” yatırım yapmış şairin lengüistik direnişini kültürel bir direniş olarak not eder, öte yandan çağdaş Kürt şairlerin dezavantajlı kültürel koşullarına dair bir açıklama sunar. Eleştirmen önsözün sonuç bölümünde, 20. yüzyıl başındaki Kürt şairlerin de pazarının “Ehmedê Xanî’nin pazarı gibi kesat olduğunu” kaydeder (1987: 827). Muksî’nin, Xanî’nin poetikasını takdim yoluyla ele aldığı ulusal “pazar” ve ulusal dil/edebiyat sorunu 21. yüzyıl Kürt entelektüel ve edebi yaşamının temel gündem maddelerinden biri olmaya devam etmektedir; Kürtçenin yakın bir gelecekte “resmi bir dil” statüsü kazanmaması durumunda Türkiye Kürdistan’ında ulusal bünyedeki mevcudiyetini tümüyle kaybetme riskinin gerçek bir risk olarak belirmiş olması, eleştirmenin ulusal egemenlik ile dili “nişanesi” olarak tanımladığı ulusal “mevcudiyet” tartışmasını daha da güncel kılmaktadır.

Modern Kürt edebiyatına odaklanan çağdaş akademik literatürün hacimli bir kısmının Kürt edebi metinlerini tıpkı Muksî gibi ulusçuluk paradigmaları olarak bağlamsallaştırdığını söylemek yanlış olmaz.

David Lodge, 20. yüzyılda edebiyat eleştirisi disiplininin entelektüel için fikirlerini tartışma ve iletmenin önemli ifade araçlarından birine dönüştüğünü vurgulayarak modern çağda edebiyat eleştirisinin “edebi metinlerin anlaşılması ve takdir edilmesi için yalnızca ikincil yardımcılardan oluşan bir kütüphane” olmadığını, aynı zamanda “kendi başına hızla artan bir bilgi bütünü” olduğunu not eder (1992: xviii). Muksî, Mem û Zîn’i kolonyalite ve ulusal bağımsızlık sorununu tartışmanın çerçevesi kılarak emperyal tabiiyete, ulusal egemenliğe, ulusal pazara, ulusal dil ve kimliğe, edebiyatın ulus inşasındaki rolüne ve poetik metnin “dünyeviliğine” dair postkolonyal bir bilgi üretir; dekolonizasyon dürtülerinin biçimlediği metin okuma yöntemi 20. yüzyıl ilk çeyreği Kürt politik ve entelektüel dünyasının siyasi gündemini, ideolojik yönelimlerini, kültürel kaygılarını ve edebi yapıta bakış açılarının ulusallaşan doğasını somutlaştırır. Modern Kürt edebiyatına odaklanan çağdaş akademik literatürün hacimli bir kısmının Kürt edebi metinlerini tıpkı Muksî gibi ulusçuluk paradigmaları olarak bağlamsallaştırdığını söylemek yanlış olmaz. Eleştirmenin, Xanî’nin poetikasına sunduğu “dünyevi” yorum, sadece çağdaş Mem û Zîn okumalarına yararlı bir tartışma bağlamı sunmaz, aynı zamanda Kürt edebi metinlerini ulusçu paradigmalar olarak okuma eğilimindeki çalışmalara başvurdukları Batılı ulusçuluk açıklama modellerinin yanı sıra “yerli” açıklama modellerine de angaje olmalarının önemini hatırlatır; daha da önemlisi,  edebi metindeki Kürt ulusçuluğunun postkolonyal doğasına vurgusu, Kürt edebi metinlerindeki ulusal icraları ulusçuluk paradigmalarının açıklamalarının ötesine taşıyarak bir dekolonizasyon modeli olarak bağlamsallaştırmaya elverişli bir angajman noktası da işaret eder.    

 

Kaynakça

Adak, A. (2023) “Ehmedê Xanî”, Mem û Zîn (Kürtçe Metin & Türkçe Çevirisi) içinde, Azerice 

çev. Şamil Esgerov, Türkçe çev. Mehmet Kaplan, Arapçadan Latinize eden Huseyn 

Zana, Nûbihar, İstanbul.  

Akdeniz, V. (2013) Müküslü Hamza: Eski Said’in Ehemmiyetli Talebesi, Nûbihar, İstanbul.  

Anderson, B. (2006) Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of 

Nationalism, Verso, Londra.

Ashcroft, B., Griffiths, G. ve Tiffin, H. (2007) Post-colonial Studies: The Key Concepts

Routledge, New York.

Ashcroft, B. Griffiths, G. ve Tiffin, H (1989 [2002]) The Empire Writes Back: Theory and 

Practice in Postcolonial Literatures, Routledge, Londra. 

Bozarslan, E.M.  (1985) “Peşkeşî”, Bozarslan, M. E. (der.) Jîn - Kovara Kurdî - Tirkî - Kürdçe-

Türkçe Dergi 1918-1919 (Cild I) içinde, Weşanxana Deng, İsviçre, 7-177.

Daniels, J.P. (2001) Voice of the Oppressed in the Language of the Oppressor: A Discussion 

of Postcolonial Literature from Ireland, Africa and America, Routledge, New York.

During, S. (1995) “Postmodernism or Post-colonialism Today” Ashcroft, B., Griffiths, G. & Tiffin, H. (der.), The Post-colonial Studies Reader içinde, Routledge, Londra, 125-129.

Jameson, F. (1986) “Third-World Literature in the Era of Multinational Capitalism”, Social 

Text, 15: 65-88.

Jîn (1919 [1985]) “Maksadımız”, Bozarslan, E.M. (der.) Jîn - Kovara Kurdî - Tirkî - Kürdçe-

Türkçe Dergi 1918-1919 (Cild I) içinde, sayı: 1, 183-197, Weşanxana Deng, İsveç.

Lodge, D. (1992) “Foreword”, Lodge, D. (der.) 20th Century Literary Criticism – A Reader 

içinde, Longman, Essex, xvii-xx. 

Muksî, H. (1919 [1987]) “Dîbace - Mem û Zîn”, Bozarslan, E.M. (der.) Jîn - Kovara Kurdî - 

Tirkî - Kürdçe-Türkçe Dergi 1918-1919 (Cild IV) içinde, Sayı 19, 824-827,  Weşanxana 

Deng, İsveç.

Patke, S. R. (2006) Postcolonial Poetry in English, Oxford University Press, Oxford.

Said, E. (1978 [1995]) Orientalism: Western Conceptions of the Orient, Penguin, Londra.

Said, E. (1983) The World, the Text, and the Critic, Harvard University Press, Massachusetts.

Said, E. (1986) “Yeats and Decolonization”, Eagleton, T., Jameson, F. ve Said, E. Nationalism, 

Colonialism, and Literature içinde, University of Minnesota Press, Birleşik Krallık.

Said, E. (1994) Culture and Imperialism, Vintage Books, New York.

Temo, S. (2024) “Majestelerinin yeni Mem û Zîn’i”, https://www.gazeteduvar.com.tr/majestelerinin-yeni-mem-u-zini-haber-1718992

Xanî, E. (1968) Mem û Zîn, transkripsiyon ve çev. M.E. Bozarslan, Gün Yayınları, İstanbul.

Xanî, E. (2004) Memozîn, transkrîpsiyon Arif Zêrevan, Nefel, Stockholm.

Xanî, E. (2024) Mem ile Zîn, Çev. Selim Temo, Dara, Amed.

Yeats, B.W. (1934) “Browning”, Letters to the New Island içinde, Oxford University Press, 

Birleşik Krallık.

 

Yayın Tarihi: 19/09/2025