PolitikART
Çeviri

Kahramanlardan Şüphelilere

Sayı: 333
MATT BROOMFIELD
Zaferlerinin ardından geçen on yılın sonunda, DAİŞ'e karşı savaşarak başarı kazanan yabancı gönüllüler, şimdi Batılı hükümetlerin baskıları ve travma sonrası stres bozukluğuyla yalnız başlarına mücadele ediyorlar.

 

Çeviri: Serap Güneş

 

DAİŞ'le Savaşan Uluslararası Tugay Batının Nasıl İhanete Uğradı?

Bir zamanlar kahramanlardı. 2014’ten itibaren yüzlerce Amerikalı ve uluslararası gönüllü, Irak ve Şam İslam Devleti’ne (DAİŞ) karşı savaşan Kürt güçlerine katılmak için Suriye Kurdistanı’na akın etti. ABD hava saldırıları ve sınırlı kara desteğiyle DAİŞ'i Rakka’dan çıkarma başarısına katkı sağladılar. Genç solcular ve ABD’li askeri gaziler, anti-fasist bayrağın altında omuz omuza savaştı ve birçokları bu uğurda hayatını kaybetti.

Batı medyası, bu savaşçıların hikayesini abartılı bir şekilde aktardı. Genç, idealist Kuzey Amerikalıların, Kürt kadın savaşçıların yanında otoriter İslamcılığa karşı ölüm kalım mücadelesi vermesi, medya için büyük bir hikayeydi. Jake Gyllenhaal ve Hillary Clinton, bu savaşçıların rollerini İspanya İç Savaşı’nda faşizme karşı savaşan yabancı gönüllülerle karşılaştıran film projelerine destek verdi.

Aradan geçen on yılın ardından, Suriye’deki Kürt güçleri bir zamanlar müttefikleri olan Batılı devletler tarafından terk edildi ve küresel basın artık DAİŞ savaşının “kahramanları” ile ilgilenmiyor. “Anarşistler ve DAİŞ” filmi asla gerçekleşmedi. Bunun yerine, gönüllüler evlerine dönüp diğer savaş gazilerine tanıdık gelen zorluklarla yüzleşmeye başladılar: depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve intihar. ABD, İngiltere ve Avrupa hükümetleri ise kurumsal destek sunmak yerine, Türkiye’nin baskısıyla bu gönüllüleri izleyip taciz ediyor.

Hayatta kalan gazilere göre, son yıllarda Suriye Kurdistanı'nda gönüllü olan en az 10 uluslararası gönüllü intihar etti. İntihar eden Amerikalılar Connor Lee-Kawanishi ve Kevin Howard, Kanadalı Alex Moreau ve Britanyalı Jamie Janson, DAİŞ'in keskin nişancı ateşi ve Türk hava saldırıları sonucu hayatını kaybeden 60’tan fazla yabancı gönüllünün arasına katıldı.

Hayatta kalan gazilere göre, son yıllarda Suriye Kurdistanı'nda gönüllü olan en az 10 uluslararası gönüllü intihar etti. İntihar eden Amerikalılar Connor Lee-Kawanishi ve Kevin Howard, Kanadalı Alex Moreau ve Britanyalı Jamie Janson, DAİŞ'in keskin nişancı ateşi ve Türk hava saldırıları sonucu hayatını kaybeden 60’tan fazla yabancı gönüllünün arasına katıldı. Bu ölümler, Suriye Kürt güçleriyle birlikte savaşan diğer uluslararası gazileri karşılıklı yardımlaşma örgütlemeye ve ABD ile diğer hükümetlerden daha iyi muamele talep etmeye teşvik etti. Hayatta kalan İngiliz gazisi Dersim Agir, “Biz madalya ya da takdir almıyoruz,” diyor. “Ama savaş bölgesinde olmanın tüm olumsuzluklarını yaşıyoruz.”

(Harry Thompson’ın izniyle) Connor Lee-Kawanishi ve Suriye’deki uluslararası gönüllüler, ele geçirdikleri bir DAİŞ bayrağıyla zaferlerini kutlarken.

Bu gazilerin adil bir muamele görmesinin önündeki en büyük engel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si. Ankara hükümeti, Kürtlerin DAİŞ tehdidini Türkiye sınırından kaldırmış ve Êzîdî azınlığı soykırımdan kurtarmış olmasını umursamıyor; kadınların öncülüğündeki Suriye Kürt güçlerini, Kurdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağlantılı teröristler olarak görüyor. Türk yetkililer, Rojava olarak bilinen ilerici Kürt bölgesini yok etmekte o kadar kararlılar ki, vekil milisler aracılığıyla eski DAİŞ üyelerini eğitip barındırdılar, bu da ABD yaptırımlarına yol açtı. Ancak genel olarak, Washington NATO müttefikine göz yummuş durumda. Ankara’ya, Batı’nın bir zamanlar müttefiki olan Kürtleri, insani yardım altyapılarını, mülteci kamplarını ve hatta binlerce DAİŞ tutuklusunun bulunduğu hapishaneleri hedef alan topçu ve hava saldırılarıyla vurmasına izin veriliyor. Sonuç olarak, bazı İslamcı militanlar kaçmayı başardı.

Batı'nın bölgedeki eski demokratik müttefikini feda etme isteği, gönüllülere yönelik sert muamelelerde de kendini gösteriyor. ABD’de, çok etnikli ve Kürt liderliğindeki güçler için savaşan gaziler —ABD liderliğindeki “DAİŞ'i Yenmek İçin Uluslararası Koalisyon”un resmi cephe ortakları— FBI’ın ev ziyaretleri, havaalanlarında sorgulanmalar ve uçuş yasağı listelerine alınma gibi uygulamalara maruz kalıyor. İngiltere’de ise yetkililer, ülkenin tartışmalı Terörle Mücadele Yasası kapsamında, eski gönüllüleri hedef almak, gözaltına almak ve yargılamak için çeşitli yasal mekanizmalar kullanıyor; genellikle ağır hapis cezaları talep ediliyor. Bu yasa uyarınca, terör suçlarından şüphelenilen kişiler herhangi bir suçlama olmaksızın sınırda gözaltına alınabilir, sessizlik hakkı olmaksızın sorgulanabilir ve telefon şifrelerini vermemeleri halinde hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilirler.

Bu yazının yazarı, Rojava’da yaptığı gazetecilik çalışmaları nedeniyle Yunanistan’da iki ay hapis yattı ve tüm Avrupa topraklarından men edildi. Tıbbi gönüllüler, ekolojik aktivistler ve kadın hakları savunucuları da sürekli olarak sınırda taciz edilmekte ve seyahat etmeleri engellenmekte; bu sivil gönüllülerden bazıları, geri döndükten sonra intihar etti.

37 yaşında, Birleşik Krallık doğumlu bir Kürt olan ve savaş alanında sağlık görevlisi olarak gönüllü çalışan Agir, başka bir Birleşik Krallık gönüllüsü Jac Holmes’un cenazesine katılmak için İngiltere’ye döndüğünde Luton havaalanında gözaltına alındı. Jac Holmes, Rakka’da DAİŞ mayınlarını temizlerken hayatını kaybetmişti. Agir, “Uçağa iner inmez, dört silahlı polis tarafından uçaktan çıkarıldım,” diye hatırlıyor. Polis, “yaptığım hiçbir şeyin yasa dışı olmadığını” teyit edene kadar aylar geçti.

Birleşik Krallık Kurdistan Dayanışma Ağı’ndan Jon Allen, bu politikaları “İngiliz ve Türk devletleri arasındaki yakın ilişkinin bir belirtisi” olarak tanımlıyor. Allen’a göre, uluslararası gönüllüleri ve onların destekçilerini hedef almak için bir dizi “gözdağı verme taktiği” kullanılıyor. Bu taktikler arasında seyahat yasakları, kısıtlayıcı kefalet koşulları, telefon ve bilgisayarlara el konulması ile evlere ve iş yerlerine yapılan silahlı baskınlar yer alıyor. Allen, “Amaç insanları izole etmek, ağları dağıtmak. İnsanlar izlendiğini hissediyor, bu yüzden yoldaşlarından uzak durmaları gerektiğini düşünüyorlar, çünkü onları tehlikeye atabilir. Bu durum insanların ruh sağlığı üzerinde büyük bir yük yaratıyor,” diyor.

Başka bir eski gönüllü olan Josh Schooler, silahlı polis baskını sonrası Manchester'daki bir okulda çalıştığı işini kaybetti. Siyasi olarak aktif kalmasına rağmen, daha sonra aşırı dozda uyuşturucudan hayatını kaybetti; bu, geri dönen birçok gazinin karşılaştığı bir kaderdi. İngiliz yargıçlar bu davaları defalarca reddetmiş olsa da hayatta kalan gaziler ve hukuki kampanyacılar, bu yargılamaların kişisel, duygusal ve mali olarak ağır bedellere neden olduğunu söylüyorlar.

Janson 2019’da intihar ettiğinde, Birleşik Krallık’ın Terörle Mücadele Yasası’nın 5. maddesi kapsamında "terör eylemi hazırlamaya yardım etmek" suçlamasıyla tutuklanmıştı ve soruşturma altındaydı. Gönüllü Dan Burke de aynı suçlamayla Birleşik Krallık'ta sekiz ay tutuklu kaldı, ancak yargılanmadan serbest bırakıldı. Bir başka gönüllü Dan Newey ise, Kurdistan’a gitmek için Barcelona’da tatildeyken, kardeşi ve babası ona 200 dolar gönderdikleri için terör suçlamasıyla tutuklandı.

 

(Harry Thompson’ın izniyle) Connor Lee-Kawanishi, DAİŞ'e karşı savaşa katıldığı Suriye’de. Lee-Kawanishi, 20 Ekim 2021’de, 22 yaşındayken intihar etti.

Bu tür politikalar, sadece savaşçılar değil, sivil gönüllüler üzerinde de ciddi etkiler bıraktı. Bu yazının yazarı, Rojava’da yaptığı gazetecilik çalışmaları nedeniyle Yunanistan’da iki ay hapis yattı ve tüm Avrupa topraklarından men edildi. Tıbbi gönüllüler, ekolojik aktivistler ve kadın hakları savunucuları da sürekli olarak sınırda taciz edilmekte ve seyahat etmeleri engellenmekte; bu sivil gönüllülerden bazıları, geri döndükten sonra intihar etti. Kurdistan Dayanışma Ağı’ndan Allen, Rojava’ya seyahat eden ekolojik bir heyeti desteklediği için tutuklandı, kefaletle serbest bırakıldı ve haftada üç kez polis karakoluna gitmek zorunda kaldı.

Suriye’de yüzlerce yaralıyı enkaz altından çıkaran Agir, “Birleşik Krallık’ın çıkarları için bir savaş veriyorduk,” diyor. “Hükümetimin bize düşmanmışız gibi davranmayı bırakmasını istiyorum.”

Devlet baskısı, gönüllülerin Batı'daki sivil hayata döndüklerinde yaşadıkları yalnızlığı daha da derinleştiriyor. Devrimci Kürt hareketi içindeki yaşam, güçlü bir ortak mücadele ruhu ve 24 saatlik toplu yaşam ile tanımlanıyor. Birçok gönüllü, Kurdistan'da disipline ve farklı sosyal standartlara uyum sağlamakta başlangıçta zorlansa da oradan ayrıldıktan sonra bu yaşama geri dönmek çok daha zor hale geliyor. Agir, “Bir kolektif çabanın parçası olmayı, kendinden daha büyük bir amaç için yaşamayı özlüyorum,” diyor. “Londra’da, insanların gözlerinin ardında bir yaşam belirtisi göremiyorum.”

Avrupa’da, gönüllülerin geri dönüşü Kürt diasporası, sol destek ağları ve aktif dayanışma örgütleri tarafından kolaylaştırılıyor. 35 yaşındaki İtalyan gönüllü Agit Berneri, “Geri döndüğümde kendimi yalnız, izole ve anlamdan yoksun hissettim,” diyor. “Stresli zamanlarda hevallerle temas halinde olmak benim için çok büyük bir fark yarattı.”

Ancak ABD’deki eski gönüllüler, böyle bir destek ağı olmadan geri dönüş süreçlerini atlatmak zorunda kalıyor. Birbirlerinden coğrafi olarak uzak yaşayan birçok ABD’li gönüllü, Kürt hareketinin solcu ideolojisine olan sempatiden çok DAİŞ'e karşı savaşma fırsatına çekilmiş olan eski ABD ordusu gazileriydi. Dayanışma ağları olmadan, döndüklerinde genellikle gözden kaçıyorlar.

Örneğin, Lee-Kawanishi'nin yakın zamanda gerçekleşen ölümü, gönüllü topluluğu tarafından neredeyse bir yıl boyunca fark edilmedi. Haber eski silah arkadaşlarına ulaştığında büyük bir üzüntü ve öfkeye yol açtı. Suriye’de Lee-Kawanishi ile tanışan Berneri, “O, çoğumuzdan çok daha dengeli ve psikolojik olarak güçlü görünüyordu,” diyor. “Çoğumuz onun ABD’ye geri döndüğünü bile bilmiyorduk.”

Çoğu gönüllü, çatışma bölgesinde altı ila 18 ay kalırken, Lee-Kawanishi dört yıl kaldı; 2019’da DAİŞ'in nihai yenilgisine, Başkan Donald Trump yönetiminde ABD desteğinin geri çekilmesine ve Türkiye’nin Suriye Kürtlerine ve müttefiklerine karşı başlattığı etnik temizlik savaşına tanıklık etti.

Lee-Kawanishi, 22 yaşındayken 20 Ekim 2021’de intihar etti. Kürtlerin DAİŞ ve Türkiye’ye karşı verdiği varoluş mücadelesinde dört yıl cephede görev yapmıştı. Dördüncü evre kanserle mücadele eden annesi Choony, genç oğlunun “adalete karşı çok duyarlı” olduğunu ve ergenlik dönemindeki depresyonu 2016’da atlatıp Kürtlerin demokrasi mücadelesinde anlam ve yön bulduğunu hatırlıyor. Rojava’daki birçok gönüllü gibi o da bir yandan Kürtlerin kadın öncülüğünde doğrudan demokratik ve çok etnikli bir toplum inşa etme mücadelesine çekildiğini, bir yandan da Batı’daki bireyci yaşamdan uzaklaştığını hissediyordu.

ABD’li gönüllü Harry Thompson, Orta Doğu’ya varışından hemen sonra Lee-Kawanishi ile tanıştı. Genç adamın olgunluğu ve sahadaki karmaşık durumu kavrayışı karşısında derin bir etki bıraktığını söylüyor. Thompson, “Daha iyi bir yol arkadaşı, örnek alabileceğim bir savaşçı ya da her şeyi konuşabileceğim bir dost isteyemezdim,” diyor. Lee-Kawanishi, Kürt birlikleriyle neredeyse her cephede görev yaparak ve gönüllü arkadaşlarına dil becerileri ve yerel kültüre dair bilgileriyle yardımcı olarak kendini farklı kıldı. Çatışmanın yoğun yoldaşlığı ve uzun boş zaman dönemlerinde Thompson ve Lee-Kawanishi her şeyi paylaşmaya başladı: Taylor Swift’e olan gizli hayranlıkları, Lee-Kawanishi’nin Kürtçe ve Arapçayı hızlı öğrenmesi üzerine yapılan şakalar ve savaştan sağ kurtulduktan sonra içten sarılmalar. Çoğu gönüllü, çatışma bölgesinde altı ila 18 ay kalırken, Lee-Kawanishi dört yıl kaldı; 2019’da DAİŞ'in nihai yenilgisine, Başkan Donald Trump yönetiminde ABD desteğinin geri çekilmesine ve Türkiye’nin Suriye Kürtlerine ve müttefiklerine karşı başlattığı etnik temizlik savaşına tanıklık etti.

(Harry Thompson’ın izniyle) Connor Lee-Kawanishi ve yoldaşları, Kürt güçleriyle birlikte savaşmak için gönüllü oldukları sırada Suriye’de poz veriyorlar.

Ön saflarda geçirdiği yılların duygusal yoğunluğu, Lee-Kawanishi’nin New York’a döndüğünde tekrar uyum sağlamasını zorlaştırdı. Eve döndükten sonra FBI, defalarca evine gelerek zaten zor olan geri dönüş sürecini daha da karanlık hale getirdi.

Annesi, “İlk iki haftadan sonra tamamen kontrolden çıktı, umudunu ve amacını kaybetti,” diye hatırlıyor. “Onun için sağlık sigortamız yoktu, ilaç ve terapi alabilmesi için bir psikiyatrla görüşmeyi bekliyorduk. Beklediğimiz yardım hiçbir zaman gelmedi.”

FBI, ölümünden sonra da yeniden ortaya çıktı, ancak bu kez özür dilemek için değil, kız kardeşini sorgulamak için.

Uluslararası gönüllülerin deneyimleri, ABD’nin diğer yabancı savaşlara katılan gazilerine gösterdiği resmi saygı ve maddi destekle büyük bir tezat oluşturuyor. 49 yaşındaki River O’Mahoney Hagg, Suriye’de gönüllü savaşçı olmadan önce Irak ve Afganistan’da ABD ordusunda görev yapmış biriydi ve her iki durumu da yaşamıştı. Rojava için yeterince hazır olduğunu düşünüyordu, ancak deneyim ona ağır bir travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) bıraktı.

“Biz demokrasi ve kadın hakları değerleri için, Batılı hükümetlerin desteğiyle savaştık. Şüpheli muamelesi görmeyi hak etmiyoruz.”

“Eve döndüğümde her şeyimi kaybettim — ailemi, işimi ve iki evimi. Yaklaşık sekiz ay evsiz kaldım,” diye anlatıyor ve alkollü araç kullanma olayını “pasif bir intihar girişimi” olarak tanımlıyor. ABD Donanması’ndan engelli bir gazi olarak, Hagg’e öfke kontrolü dersleri alma ve devlet tarafından sağlanan psikiyatrik danışmanlık alma zorunluluğu getirildi. Şu anda Hawaii’de hayatını düzene sokmuş durumda, 14 yaşındaki kızıyla birlikte yaşıyor ve bir üniversite diploması almak için çalışıyor. Hagg, “Danışmanlığın gücüne ve engelleri aşma isteğine bir örneğim,” diyor. “Ancak Rojava’dan dönen gaziler, aynı kaynaklara erişemiyor.”

Hayatta kalan gönüllüler, Batılı hükümetlerden yardım beklemek yerine, ihtiyaç duydukları kaynakları kendileri organize etmeye başladılar. Thompson, “Bu hikayenin mutlu sonu yok,” diyor. “Bizim görevimiz onların isimlerini anmak, fotoğraflarını duvarlarımıza asmak ve dünyayı daha iyi bir yer yapmaya çalışan insanlara toplumumuzun nasıl sahip çıkmadığını dile getirmek.”

Lee-Kawanishi’nin intihar haberini aldığında, Birleşik Krallık doğumlu Kürt gazi Agir, eski gönüllüler için bir destek ağı kurdu. “Lee-Kawanishi ile ilgili bir sorun olduğunu, onun intihar ettiğini duyana kadar bilmiyorduk. Keşke temas halinde kalsaydık, günlük hayatta ona yardım edebilseydik, toplulukla bir bağlantısı olsaydı…” diye anlatıyor, sesi kısık bir şekilde. Agir’in gayri resmi grubu, gaziler için düzenli kıtalar arası görüşmeler yapıyor; psikolojik ve pratik destek sunmak için bir alan oluşturuyor. Birleşik Krallık’ta ise, Kurdistan Dayanışma Ağı, gazilere mali, hukuki ve pratik destek sağlamak için çalışıyor.

(Harry Thompson’ın izniyle) Connor Lee-Kawanishi, Suriye’deki boş zamanlarından birinde.

Bu kırılgan ağlar, ölüleri anmak ve hayatta kalanlar için mücadele etmek üzere çaba sarf ederken, hükümetler gazilere adil bir muamele sağlamak için somut adımlar atabilirler. Bu, kendi çıkarlarına zarar veren Türk etkisine karşı durmakla başlayabilir. Kürt temsilcileri, uzun zamandır Washington, Londra ve uluslararası kuruluşlara Kürt örgütlerini terör listesinden çıkarmaları ve Ankara’yı Kürt hareketiyle barış görüşmelerini yeniden başlatmaya zorlamaları çağrısında bulunuyor. Bu tür bir siyasi yeniden düzenleme her zamankinden daha uzak görünse de anti-DAİŞ gazilerini haksız ömür boyu gözetim ve taciz cezalarından kurtarmak için gerekli. O zamana kadar, Rojava, uluslararası gazilerin hak ettikleri onuru gördüğü tek yer olmaya devam ediyor; fotoğrafları bahçelerde ve mezarlıklarda sergileniyor.

“Biz Suriye’ye gitmeden önce şan ya da para beklemiyorduk,” diyor ABD’li gönüllü Thompson. “Ama demokrasi ve kadın hakları gibi değerler için, Batılı hükümetlerin desteğiyle savaştık. Şüpheli olarak muamele görmeyi hak etmiyoruz.”

 

NOT: Lee-Kawanishi ailesinin çevrimiçi bir bağış kampanyası bulunmaktadır. Bazı hayatta kalan gazilerin isimleri, talepleri üzerine değiştirilmiştir.

 

Yayın Tarihi: 20/10/2024