Lozan’da Kürt halkının çıkarını temsilen dinsel, kültürel, siyasal, ulusal, demokratik hiçbir madde söz konusu değildi. Kürt siyasal hareketi de o dönemde güçlü ve örgütlü değildi. Fakat antlaşmanın imzalandığı günden bu yana, Kürt halkının gerçek temsilcileri hiçbir zaman bu antlaşmayı kabul etmediler.
Kurdistan’ı dört parçaya bölüp Türk, Arap ve Fars sömürgesine dönüştüren Lozan Antlaşması’nın Kürtler için ne ifade ettiğinin anlaşılması için yalnızca geçmişe değil bugüne de bakılması gerek. Kuşkusuz, Kürtlerin günümüzdeki ulusal taleplerinin neler olduğunun yeterince tartışılamaması, tartışmaların kriminalize edilerek gündem dışına atılması Lozan Antlaşması’nın Kürtler için çizdiği sınırlardan bağımsız düşünülemez. Peki buna karşı Kürtler ne yapıyor?
Kurdistan Ulusal Kongresi (KNK) Eşbaşkanı Ahmet Karamus, Kurdistan’ın işgali ve sömürüsünü uluslararası sahada karara bağlayan Lozan Antlaşması’na karşı Kürtlerin faaliyetlerini anlattı.
Kongreya Neteweyî ya Kurdistanê (KNK) 22-24 Temmuz tarihlerinde oldukça kapsamlı bir Lozan Konferansı düzenleyeceğini kamuoyuna duyurdu. KNK eşbaşkanı olarak konferansın hazırlık ve işleyiş süreçleri hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?
İlk olarak şunu söylemek istiyorum; şu anda hazırlıklarını yaptığımız konferansla bağlantılı çalışmalar, alelacele kararlar alarak organize edilen bir sürecin ürünü değildir. 2021’den beri KNK olarak gündemimizde olan tartışmalar ve konuşmalar sonucunda Lozan Antlaşması’nın 100. yıl dönümüyle ilgili bir şeyler yapmamız gerektiğine inanıyorduk. Bunun için KNK’nin içerisinde bir Lozan komitesi oluşturduk ve bu komite konseyin tam yetkisini alarak çalıştı. Çalışmanın çerçevesinin, kapsamının, temsilinin bütün alanlarda daha geniş tutulması gerektiğine inanıyorduk. Bu temelde bir karar alındı ve ardından çalışmalar başladı.
KNK olarak üye örgütlerimizle birlikte Kürdistan’ın dört parçasında ve diasporada halkımızın büyük çoğunluğunu temsil ettiğimizi biliyoruz. Ancak üyemiz olmayan bazı Kürt örgütleri de vardır. Bunu açıkça söylemek gerekir. Dolayısıyla bu gerçekliğin farkında olarak konferans hazırlıkları esnasında prensip düzeyinde bir karar aldık: Kürdistan’ın dört parçasındaki bütün siyasi partilerin, sosyal ve toplumsal kurumların, şahsiyetlerin, akademisyenlerin, sanatçıların, yani Kürdistan toplumunun bir bütün olarak temsili sağlanmalıdır. Tabii ki Lozan Antlaşması sadece Kürtleri ilgilendirmiyor. Aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında Asuriler, Süryaniler, Keldaniler, Ermeniler de var. Yani aynı coğrafyada birlikte yaşadığımız, Lozan Antlaşması nedeniyle bedel ödeyen farklı toplumlar da var ve bu antlaşma hepimizi ilgilendiriyor. Dolayısıyla biz Ermenileri, Asurileri, Süryanileri, Keldanileri ve dahası bu antlaşmadan etkilenen inançları ve halkları da bu komitenin içerisine almak istedik. Düşünce ve plan bu şekilde gelişti.
Kısacası, Lozan Antlaşması’nın Kürtler ve Kürdistan halkları açısından ne anlama geldiğini anlamak için, sadece geçmişle ilgili değil, aynı zamanda, bugün istemlerinin uluslararası alana taşınması açısından tüm kesimlerle bir araya geliyoruz. Bu bağlamda, Kürdistan halklarının amaçlarının, hedeflerinin nasıl bir siyasi çözümü mümkün kılabileceğine dair projelerimizi bir deklarasyon şeklinde öne çıkarmaya çalışacağız.
"1923’ten 2023’e kadar Lozan Antlaşması’nın etkisiyle onlarca katliamlara, soykırımlara, zorla göç ettirmelere maruz kalındı. Kürdistan’ın demografisini değiştirmeyi, Kürtlerin ve diğer halkların kültürlerinin ve dillerinin yok edilmesini amaçlayan uygulamalar oldu."
Bu yıl Kürtler adına düzenlenen Lozan temalı 3 adet konferans var. Bunlardan ilk ikisi, Navenda Revenda Kurd li Derve ve Enstîtuya Kurdî ya Parîsê tarafından icra edildi. Son konferans da KNK tarafından yapılacak Sizin programınızın, diğer konferanslar ile karşılaştırıldığında, farklı yönleri nelerdir?
Bahsettiğiniz konferanslardan sadece ilkini takip etme imkanım oldu. KDP’ye yakın olan Revend ekibi tarafından yapılan bu konferans, bizim açımızdan Kürt halkının isteklerini karşılayan bir çalışma olmadı. Dostlar alışverişte görsün amacıyla yapıldığı belliydi. Bizler KNK olarak kimseyi provoke etmek veya çalışmalarını sabote etmek gibi bir amaç içerisinde değiliz. Kürdistan halklarını temsil etme misyonuyla yola çıkıyoruz ve daha gerçekçi bir projemiz var. Lozan Antlaşması’nın 100 yıllık muhasebesini yapmaya çalışıyoruz.
2022 yılında 22-23 Temmuz günlerinde, Lozan Antlaşması’nın müzakerelerinin yapıldığı salonda bir konferans düzenledik. Aslında o konferansta biz Kürdistan halklarının irade beyanını yaptık ve Lozan Antlaşması’nın getirdiği statükoyu kabul etmediğimizi dünyaya duyurduk. Bu konferansa üç yüze yakın temsilci ve 52 organizasyon bu konferansta mevcuttu. 21-22 Kasım 2022’de yapılan tartışmaların ışığında şimdi düzenleyeceğimiz konferansın çalışma planını ilan ettik. Çalışma planımızı Newroz günü, yani 21 Mart 2023’te başlattık ve 26 Mayıs’a kadar 7-8 küçük konferans, panel ve forumlar düzenledik. Bu panellere akademisyenler, tarihçiler katıldılar. Yine kültürel çalışmalar da oldu, ayrıca yazılı ve fotoğraflı bir şekilde tarihi süreci anlatan bir sergi hazırladık. Bu sergi 100 yıllık bu antlaşmanın Kürtler açısından ne anlama geldiğini Lozan Antlaşması’nın yapıldığı bütün salonlarda kamuoyuna açık bir şekilde sunmaktadır. 3 haftalık bir sergidir ve halen devam ediyor. Bunun yanında konserler de var. Ayrıca konferansın akabinde Lozan Antlaşması’nın müzakeresinin yapıldığı binada 3-4 aylık, herkesin rahatlıkla Kürtler ve Lozan bağlamının ne anlama geldiğini anlayabileceği bir müze çalışması var.
Yani 3-4 aylık bir süre için Lozan Antlaşması’nın yapıldığı binayı kiraladınız ve burayı müze olarak kullanıyorsunuz, doğru mudur?
Evet. Mayıs ayında başladı bu müze uygulaması ve düzenleyeceğimiz konferansa kadar sürecek. Diğer uluslararası dostlarla ortak bir proje şeklinde gerçekleştirdik. Bu süre zarfında herkes gidip görebilir. Aynı zamanda bir belgesel film hazırladık. Bu belgeselde akademisyenlerden oluşan bir komisyon görev aldı. Bir de bunun yanında, bütün tarihi süreci kronoloji şeklinde ele alan bir kitap hazırlandı. Bu kitap 21-22 Temmuz 2023’te düzenlenecek konferansta tüm katılımcılara dağıtılacak. Ek olarak broşürler hazırladık ve bir de web sitemiz var, www.lozan-2023.com şeklinde. Özcesi; bir konferans yapalım ve bitsin gibi mantığımız yok. Mart 2023’ten bu yılın sonuna kadar sürecek bir Lozan programımız var. Ana konferanstan çıkacak perspektife göre BM kapsamında çalışmalara, Avrupa Birliği ve Arap Birliği ile ilişkilere odaklanarak Kürdistan halklarının taleplerini duyurmaya çalışacağız.
Başurê Kurdistan’daki siyasi partilerin tamamının katılımını sağlayabildiniz mi?
Yaptığımız görüşmeler, KDP’nin dışındaki bütün siyasi partileri, kurum ve kuruluşları kapsayacak şekilde gerçekleşti. Hepsi de memnuniyetle bu organizasyona katılacaklarını bildirdiler. Güney Kürdistan ziyaretimizde aldığımız dönüşlerin bizi memnun ettiğini belirtmeliyiz.
Peki Rojava ve Rojhilat özelinde yürüttüğünüz görüşmeler nasıl sonuçlandı?
KNK’nin Rojava’da bir bürosu var. Brüksel’de oluşturulan Lozan komitesinden bir heyet Rojava’ya gitmek istedi, fakat Semelka Sınır Kapısı kapalı olmasından dolayı bu ziyaret gerçekleşmedi. İzin verilmedi demek daha doğru olur. Dolayısıyla bu konuda maalesef oradaki büromuz aracılığıyla çalışmalar yürütüldü. Katılım konusunda, ENKS haricinde, tüm yapılardan olumlu geri dönüşler aldık ve konferansta hazır bulunacak. Rojava’yı temsilen konuşmalar yapılacak. Bu konuşmalar parça adına yapılacak. Tabii ki sonrasında katılımcıların kendi mesajlarını iletme imkanı olacak. Rojhilat’ta ise alanda çalışma ya da görüşme yapma olanağımız yok. Ancak bütün parti, kurum ve şahsiyetler ile Avrupa’da ya da online olarak görüşmeler yaptık. Her iki Komela partisi de çalışmaya katılacaklarını, aktif destek vereceklerini bildirdiler. KDP-İ ile görüşmelerimiz devam ediyor. Onların da bu konferansa katılacaklarını umut ediyoruz. Şu anda çok olumlu ve pozitif sinyaller alıyoruz.
Lozan Antlaşması’nın Kürtler ve Kürdistan halkları açısından ne anlama geldiğini anlamak için, sadece geçmişle ilgili değil, aynı zamanda, bugün istemlerinin uluslararası alana taşınması açısından tüm kesimlerle bir araya geliyoruz.
Bakur’u temsilen kimse katılacak mı?
Kuzey’deki tüm kurum ve kuruluşlara davetiye gönderdik. Zaten şu anda komitede yer alan Kuzey Kürdistanlı partilerin ve kurumların temsilcileri mevcut.
Lozan Konferansı’nı organize eden KNK’nin eş başkanı olarak 100 yıl önceki aktörleri ve durumları incelediğinizi düşünüyorum. Bugün siz o aktörlerden birisiniz. 100 yıl önce Lozan’da olan Kürtler ile bugün Lozan’da olan Kürtler arasında nasıl bir fark var?
Lozan Antlaşması’nda Kürdistan halklarının gerçek temsili yoktur. Orada yapılmış birtakım çalışmalar var. İtilaf Devletleri ve özellikle Türkiye’yi kastederek söylüyorum, katılımcıları manipüle etme biçiminde, yani Osmanlı’dan ayrılmamaları konusunda ikna edildiklerini söyleyebiliriz. Bu konuda Mustafa Kemal’in bir takım açıklamaları vardı. “Kürtler ve Türkler bu ülkenin asli kurucularıdır” şeklinde. Dolayısıyla Türk devleti, Kürtleri ve Türkleri temsilen ifade edilmiştir. Daha sonra siyasi ve uluslararası statü tanıma açısından Osmanlı dönemindekine benzer hilelere başvurdular. Birkaç iş birlikçiyi “Bunlar Kürdistan’ın temsilcileridir” şeklinde öne sürdüler. Direkt parlamentoda ve Lozan görüşmeleri sürecinde durumu böyle ifade ettiler. Ama Kürt halkının çıkarını temsilen, dinsel, kültürel, siyasal, ulusal, demokratik hiçbir madde söz konusu değildi. Kürt siyasal hareketi de o dönemde güçlü ve örgütlü değildi. Fakat antlaşmanın imzalandığı günden bu yana, Kürt halkının gerçek temsilcileri hiçbir zaman bu antlaşmayı kabul etmediler.
Lozan Antlaşması’nın üzerinden 100 yıl geçtikten sonra, bugün artık Kürt halkının durumu çok farklı bir aşamadadır. Gerek siyasal gerekse de milli uyanış sebebiyle kendi hedeflerine odaklanan ve topraklarına sahip çıkan bir ‘Kürtlük Hukuku’ mevcuttur. Öte yandan; Güney Kürdistan’da tüm olumlu ve olumsuz yanlarına rağmen bir resmi statü var, Batı Kürdistan’da ise bu durum de facto olarak sağlanmış durumda. Toplumsal düzeyde, 7’den 70’e herkes Kürdistan’ın sömürgeci yaklaşımlara mücadele halinde olduğunun bilincindedir. Bazı eksik yanlarımız olabilir, ama bir ulusal kongremiz var ve Kürdistan tarihinde ilk defa böyle bir kurum varlığından bahsediyoruz. Yani gerek parça düzeyinde gerekse de ulusal düzeyde 1923’ten farklı bir aşamadayız. 100 yıl önce Kürt halkı parçalı ve dağınıktı. Güçlü siyasal örgütlü öncülükten mahrumdu. Günümüzde ise tüm bölgeyi etkileyen politik bir halk olarak özgürlüğe oldukça yakınız. Ödediğimiz bedeller de bu konuda az değil.
Lozan Konferansı gibi tarz büyük çaplı organizasyonlarda özellikle bölgesel güçlerin karşı-diplomasi faaliyeti içinde olduklarını görüyoruz. Siz bu süreçte böyle zorlamalara, problemlere maruz kaldınız mı?
Haddinden fazla engellemeler ortaya çıktı. Konferansımızın teknik açıdan bu düzeye gelmesini engellemek için Türkiye İsviçre devleti üzerinden diplomasi yürüttü. Yılbaşından beri İsviçre kantonları ve hükümetiyle sürekli diyalog içerisindeyiz. Bu konuda çok ısrarlı ve büyük bir iradeyle kendi çalışma planımıza sahip çıktık, konferansın mutlak anlamda gerçekleşmesi gerektiğini kendilerine ilettik. Çalışmalarımızı istediğimiz şekilde ilerlettik, İsviçre güvenlik mekanizmaları ve bürokrasisi ile resmi olarak protokoller yaptık. Türk devleti konferansın gerçekleşeceği salonun (100 yıl önce Lozan Anlaşmasının imzalandığı salonun) hiçbir şekilde Kürtlere verilmemesi konusunda baskı uyguladılar. Bunun için de aynı salonu Türkler de istediler. Sonuçta İsviçre hükümeti 22-24 Temmuz 2023 tarihleri arasında salonu kimseye vermek istemedi. Ama biz deklarasyonumuzu, yani konferansın sonuç bildirgesini 24 Temmuz’da bu tarihi salonun önünde açıklayacağız.
Gönül ister ki, bugün sömürgeci devletlerle işbirliği yapmayı tercih eden taraflar da Kürt halkının ulusal birliğine katılıp, güç ve destek versinler. Ama bu olmazsa Kürt halkı kendi birliğini ortaya koyacaktır. Bu amaçla her türlü sorumluluğu üstlenip, ulusal düzeyde temsili yerine getirmeye çalışacağız.
Konferansın yapılacağı gün, ayrıca Lozan’da 100 bin kişiyi hedefleyen bir mitingin de organize edileceği söyleniyor.
Biz 100 bin olmasını istedik, ama bu çapta bir organizasyon şehrin alt yapısını zorlayabilir. Bu yüzden şehrin altyapısını da zorlamayan kitlesel bir miting yapılacak. Konferansın başlayacağı gün ve saatte destek amaçlı olarak düzenlenecek bu gösteriyle bütün dünyaya açık bir şekilde konferansın Kürdistan’ın dört parçasını ve diasporayı temsil ettiğine işaret edilecek. Konferanstan çıkan kararlar, sonuçlar ve deklarasyonlar Kürdistan halkını da bağlıyor mesajı verilmeye çalışılacak.
Konferansınızın üç muhatabı olduğunu görüyoruz: Kürdistan Halkları, Bölge Devletleri, Emperyal Güçler. Konferansın bu her üç muhataba yönelik somut vurguları olacak mı?
Tabii ki. Biliyorsunuz, Lozan’ı önceleyen esas plan Sykes-Picot Antlaşması’ndan kaynaklanıyor. Daha sonra da Sevr Antlaşması oldu. Sevr, bir yönüyle biraz Kürtlerin lehine olan bir antlaşmaydı. Ama taraflar bunu kabul etmediler. Dolayısıyla Sevr’i Türkiye lehine olacak şekilde Lozan’a çevirdiler ve Kürtler kaybettiler. Kısacası, bu antlaşma ile Kürtler haksızlığa uğramışlar ve statüsüz bir halk kategorisine indirgenmişlerdir. Türkiye, Suriye, Irak’a birer sömürgeci devlet olarak meşruiyet tanınmıştır. Dolayısıyla muhataplığın bir tarafında İtilaf Devletleri, diğer tarafında sömürgeci devletler var. Kürdistan halkları ise antlaşmanın nesnesine konumuna düşürülmüş olmalarına rağmen kendilerine dayatılan koşulları kabul etmemişlerdir. Düzenleyeceğimiz konferans da bizim esas muhataplardan biri olduğumuzu göstermektedir.
Aslında Lozan Konferansı’ndan hemen sonra tribünal şeklinde bir çalışama daha organize etmek istiyorduk. Ancak tribünal yapabilmenin koşulları olmadığı için onun yerine, yine konferanstan sonra, akademisyenlerin, hukukçuların, siyasetçilerin, kanaat önderlerinin katılacağı uluslararası bir forum düzenleyerek Kürdistan Meselesinin güncel durumunu tartışmaya açmayı düşüyoruz.
KNK’nin öncülüğünde yapılan Lozan Konferansı aynı zamanda KDP’siz bir ulusal birlik arayışı olarak da değerlendirilebilir mi?
KNK olarak ana stratejimiz doğrultusunda Kürdistan’daki tüm oluşumların temsil edildiği bir ulusal yapı/çatı haline gelmeye çalışıyoruz. Ama eğer bu konuda ulusal birliğin dışında kalan ve bu çalışmaları sabote eden bir taraf varsa, sömürgeci devletlerle işbirliği yaparak tercihini ortaya koyuyorsa Kürt halkı böyle bir şeyi ne kabul eder ne de bekler. Umarız Lozan Konferansı’nda bu birlik arayışımız, daha kapsamlı ve gerçekten de Kürdistan halklarının çıkarlarını temsil eden, savunan, birlikte hareket eden güçleri ortaya çıkarır. Tabii gönül ister ki, bugün sömürgeci devletlerle işbirliği yapmayı tercih eden taraflar da Kürt halkının ulusal birliğine katılıp, güç ve destek versinler. Ama bu olmazsa Kürt halkı kendi birliğini ortaya koyacaktır. Bu amaçla her türlü sorumluluğu üstlenip, ulusal düzeyde temsili yerine getirmeye çalışacağız.
Son olarak bir çağrı yapmak istiyorum. Lozan Konferansı için ulaşabildiğimiz tüm kesimlere davetiyelerimizi yolladık ve hepsinin katılımını bekliyoruz. Zira biz hiçbir şekilde Kürt ve Kürdistanî herhangi bir yapının konferansın dışında kalmasını istemiyoruz. Lozan Konferansı’nın ulusal birliğe giden yolda önemli bir kilometre taşı olmasını ümit ediyoruz.
Yayın Tarihi: 14/07/2023